07.08.2009
Dubai aktarmalı olarak Singapur’a indikten hemen sonra Merlion’a gidip orada hatıra fotoğrafı çektiriyoruz. Hava çok fazla rutubetliydi. Sabahın çok erken saatleri bile olsa(7,5-8 gibi) yürürken çok fazla terliyorduk. Oradan Clark Quay’e yürüyerek gittik. Çoğu yer kapalıydı. Buradan Sim Lim elektronik çarşısına gidip gezdik ama fazla ucuz bir şey bulamadık. Bir tane polaroid filtreyi yaklaşık 25 TL ye aldık. Daha sonra China town a gidip, oralarda dolaştık. Jumbo karides(içi sarımsak dolu) ve vejeteryan pilav yedik.
Uçuş saatimiz yaklaşınca havalimanına geri döndük. Yaklaşık 5-6 saat Singapur’da dolaşmış olduk. 2,5 saatlik bir uçuşun ardından Bali-Denpasar havaalanındayız. Burada bizi Tunç karşılıyor. Otele bavulları atıp akşam yemeği için deniz kenarındaki Ganesh balık restoranına gidiyoruz. Burada yengeç, karides, kalamar ve red snapper(sinarit cinsi) yiyoruz. Jim Baran sahilindeki bu nefis yemeklere 2 metrelik dalgaların gürültülü sesinin yanında 5 kişilik Balili müzisyenlerin şarkıları ekleniyordu. Yolculuğun tüm yorgunluğu sanki bir anda bali, gitmiş gibiydi. Gece 11-12 gibi Kuta bölgesindeki Maxi otele dönüyoruz. Otel eğlence merkezinin tam ortasında yer alıyor. Etraf disko sesleriyle yıkılıyor ama bizim yorgunluktan bunları duyacak halimiz yok.
Denpasar’dan
Labuan Bajo’ya 8.30 da charter uçuşu yapıyoruz. 1,5 saatlik yolculuğun ardından
bizi Komodo adasına götürecek olan teknemiz Pinishi Ambasi’ye biniyoruz.
Teknemiz konforlu ve temiz, personel de sempatik ve güleryüzlüler, her konuda
yardımcılar. Önce 1 saatlik mesafedeki ilk dalışımızı gerçekleştiriyoruz. Su
çok bulanık olduğundan pek kayda değer bir şey göremiyoruz. Zaten bu alıştırma
dalışı gibi bir şey oldu. Akşam tekrar Labuan Bajo’ya dönüp ufak tefek
alış-veriş yapıyoruz. Bu arada limana kocaman bir gemi yanaşıyor. İçi tıklım
tıklım insan dolu, Bali’den gelenleri karşılayanlar da renkli görüntüler
sergiliyorlar. Tekrar tekneye binip saat 24 civarı yola koyuluyoruz. 6 saat
sürecek bir yolculuğu uyuyarak geçiriyoruz.
Sabah
kalktığımızda Komodo adasına vardığımızı görüyoruz. Tunç çok erken uyanıp
kırmızı sahilden geçtiğimizi ve güneşin doğuşunun muhteşem olduğunu söylüyor.
Tekneden Zodyak ile uzun ahşap iskeleye çıkıyoruz. Bu arada kameranın pilini
unutunca tekrar tekneye gitmem gerekiyor. Adadaki halk Müslüman ve bizi
gezdiren rangerın adı Latif. Çat pat İngilizceyle ve birkaç dua ile çok güzel
anlaşıyoruz. Adanın içlerine doğru üç yürüyüş parkuru var. Biz medium olanını
seçiyoruz. İlk noktada iki adet komodo ejderini görüyoruz. Evlerden birinin
yanında toprağın üzerine uzanmış turistlere poz veriyorlar. Bol bol
fotoğrafladıktan sonra tura devam ediyoruz. Ada, national park olarak ilan
edilmiş ve tüm canlılar koruma altında. Birkaç geyik gördükten sonra, kurumuş
bir ağacın tepesinde bebek bir ejder görüyoruz. Yola devam edip tepeye kadar
rahat bir yürüyüş yapıyoruz. Yukarıdan manzara çok güzel. Aşağı inişte orta boy
bir ejderi bizden kaçarken kovalayıp resmini çekiyoruz. Dönüşe geçmeden önce
yerel halktan değişik inci ve ejder heykellerinden alıp, dalış için tekneye
dönüyoruz. Merkezin yarım saat açığında Panti merah(pembe sahil) noktasında
dalınca enfes çeşitlilikte ve el değmemiş mercanlarla balıklar bizi büyülüyor.
Dev barakudadan, kaplumbağaya, balon balığından mürene bir çok canlıyla göz
göze gelmek bütün yorgunluğumuza değiyor.
11.08.2009
Batu
Balong’ta bir çok resif köpek balığı (white tip) ile karşılaştık. Bunlar
gündüzleri dinlenip geceleri avlanan hayvanlar olduklarından bizi pek
umursamıyorlar. Diğer çeşitteki balıkların haddi hesabı yok. Canlıların hepsi
saklanmak için inanılmaz kamuflaj taktikleri geliştirmişler. Her kayanın
üzerinde sayılamayacak kadar canlı var. Daha sonra Orange Groove ile manta
cleaning station noktalarında da dalıyoruz.
Sabah ilk
dalışımız olan Gili lawa darat noktasındaki dalış sırasında çok güçlü akıntılar
vardı. Aynı zamanda çok da zevkliydi. Mercanlara yakın şekilde akıntıya kendini
bırakınca efor sarfetmeden çok uzun mesafeler katetmek mümkündü. Bu dalışta bir
çok kambur kafalı papağan balıklarından gördük. İkinci dalışımız Castle Rock’ta
oluyor. Burada da akıntılar işimizi kolaylaştırıyor. Anemonlar ve palyaço
balıkları, akya sürüleri, ismini bilemediğimiz çok sayıda balık sürüleri içinde
kendimizden geçiyoruz. Öğleden sonra Crystal
Rock noktasında yine rengarenk mercanlar ve anemonlar etrafımızı
sarıyorlar.
Bu gün Light
house, castle rock ve crystal rock noktalarında birer dalış daha
gerçekleştiriyoruz. Crystal rock noktasında büyüleyici kartal vatozu (Eagle
ray) ile beraber yüzüyoruz.
14.08.2009
Sebayor kecil
ve penga kecil noktalarında son dalışlarımızı yaparak su altına veda ediyoruz. Öğleden
sonra daha fazla ejderlerin bulunduğu Rinca adasına gidiyoruz. Burada gerçekten
daha çok ve hareketli ejderler var. Harika görüntüler yakalıyoruz. Adanın tepesinden
panoramik görüntü alıp, aşağıya inerken makak sürüsüyle karşılaşıyoruz.
Teknedeki son
gecemizdeki mangal partimize barbunya pilakisi ve patlıcan kızartma
konservelerimiz damgasını vuruyor. 5 gündür yemek yiyemeyen Ceren, konserveleri
görünce ağlamak istiyor. Bu arada yemeklerden hiç bahsetmedik. Teknedeki
aşçımız çok hünerli. Her gün pirinç, tavuk ve muzun değişik formlarını sunarak,
neredeyse 1 yıllık ihtiyacımızı karşılıyor.
Sabah
uçağımız rötar yapıyor, öğleden sonra 5-5.30 gibi Bali’ye varıyoruz. Otelimiz
çok güzel. Sanur bölgesindeki Sarı Sanur resort otel, büyük bir bahçenin içinde
tek katlı bungalovlardan oluşuyor. Kapı ve pencereler ahşap işlemelerle süslü.
Eşyalarımızı odalara bırakıp güzel bir yemek yemek için Tunç bizi The village
restauranta götürüyor. Burada kuşkonmaz çorbası ile pizza yiyoruz. Volkan
pizzanın görüntüsü çok güzel ama içi için aynı şeyi söylemek mümkün değil. Yine
de teknedeki yemeklerden daha güzel. Bu arada canlı müzik de var. Latin çalınca
ısrarlara dayanamayıp kendimizi pistte buluyoruz. Yaptığımız dansı çok beğenen
orkestranın solist kızı Mehmet’i dansa kaldırıyor. Çaçanın ardından kolbastıyla
dans gecemiz de sona eriyor. Bali sokaklarında ve sahilde turladıktan sonra
otele geri dönüyoruz.
Sabah
erkenden kahvaltımızı verandamızda yapıp Bali turumuza başlıyoruz. Önce yerel
dans gösterisinin yapıldığı tapınağa gidiyoruz. 1 saatlik gösteri bize yetiyor,
daha sonra elephant cave tapınağına gidiyoruz. Buraya girişte şortlulara
sarınmaları için örtü veriliyor. Oldukça geniş bir bahçenin ortasında kutsal
saydıkları bir havuz ve çeşmenin yanında, mağaranın içinde fil başlı tanrı
Ganesh için yapılmış bir tapınak var. Buradan çıkışta pirinç tarlalarından
geçerek Kintamani volkanına doğru yol alıyoruz. Bali köylerinin içinden geçerek
dağa ulaşıyoruz. Tepedeki volkan ve krater gölü manzarası eşliğinde açık büfe
öğlen yemeğimizi yiyoruz. Yemek kokuları çok güzel olduğu için acele ile
yemeklerimizi yiyip ahşap el sanatlarının satıldığı Long street’e doğru yola
çıkıyoruz. Pirinç tarlalarından geçerken fotoğraf molası veriyoruz. Long street
umduğumuz kadar verimli çıkmıyor. Balinin merkezindeki, Ubud bölgesinde yer
alan çarşının içinde son alışverişlerimizi yapıp, gelirken olduğu gibi, yine
Singapur aktarmalı ve Dubai molalı uçuşumuz için havaalanına gidiyoruz. Yolda
uçurtma şenliğinden kalma son uçurtmalara “Slamat Dingal” diyerek gezimizi
noktalıyoruz.