Ekim 2007
Tüplü
dalışa başladıktan sonra bütün dalıcılar için Mekke sayılan Kızıldeniz’de
dalmak da bizim için önemli bir konu olmuştu. Bu yüzden elimize geçen ilk
fırsatta oraya gitmek için turları araştırmaya başlamıştık. Kalacağımız yerin
önemi yoktu, önemli olan temiz bir yerde konaklayıp, asıl amacımız olan dalışı
istediğimiz şekilde yapmaktı. Ancak Mısır için temiz bir otel demek 5 yıldızlı
olması demekti. Bu yüzden de 5 yıldızlı bir otele rezervasyonumuzu yaptırıp
tatil gününün gelmesini heyecanla beklemeye başladık. Ancak bir hafta kala tur
şirketinden bize söylenen rezervasyon problemi nedeniyle aynı ayarda 4 yıldızlı
bir otel ayarlandığı haberi verildi. Biz de çok önemsemedik. Fakat bu haberin,
bununla birlikte başka sorunların da yaşayacağımızı gösteren ilk haber olduğunu
bilmiyorduk tabii ki. Neyse, sayılı gün çabuk geçmiş ve Kızıldeniz yolculuğumuz
başlamıştı. Uçağa binerken rehberin bizi inişte karşılayacağı söylenmiş ve biz
de kendi işimizi yapmaktan rahatsız olmadığımız için çok fazla ilgilenmemiştik.
Ancak uçaktan inip pasaport kontrolünden de geçtikten sonra, dışarıda bizi
bekleyecek olan rehberi aramaya başladıysak da bir türlü bizim turla ilgili bir
emareye rastlayamamıştık. Mehmet İstanbul’daki irtibat numarasını arayıp durumu
bildirdi. Onlar da daha sonra bizi tekrar arayacaklarını söyleyerek kapattılar.
Bir süre sonra aradıklarında ise başka turla birleştiğini ve onların rehberini
bulmamızı istediler. Biz de o rehberi bulup sorunca “evet ben size de
bakacağım” dedi. Neden bizim turun ismini de yazıp beklemediniz diye sorunca
“kusura bakmayın karışıklık oldu” gibi bahaneler söyledi. Bizim sinirler daha
tatilin başında gerilmişti, bakalım sırada ne vardı.
Otele
ulaştığımızda ise sıradakinin ne olduğunu anlamıştık. Otel 4 yıldızlıydı ama
bizim iki yıldızlı tatil sitelerine benziyordu. Biraz etrafa baktık pek iç
açıcı değil gibi görünüyordu. Fakat bizim için önemli değildi, denizi görmüştük
ve bir an önce dalmak istiyorduk. Hemen odamıza yerleştik. Odamız fena
görünmüyordu. Oldukça büyük ve üstelik de temizdi. Mayolarımız giyip denize
ulaşmaya çalıştık, ama ne mümkün. Sanki çok yakındaymış gibi duran deniz
meğerse ne kadar da uzağımızdaymış, fark edememişiz. Sıcak havadaki 20
dakikalık yürüyüşün ardından kendimizi denize atma isteğiyle dolmuştuk.
Havlularımızı şezlonglara bırakıp sahilden denize girmeye başlayınca arkamızdan
çalan ısrarlı bir düdük sesi ile irkildik. Pek de üzerimize alınmamıştık oysa,
ama dönüp bakınca bizi uyarmaya çalışan bir görevliyi gördük. Girdiğimiz yer
sahil değil mercanlarmış ve üzerine basmak yasakmış. Daha ilerde bulunan
plastik bidonların yan yana durmasından oluşmuş bir iskeleden giriliyormuş. Biz
de duyarlı dalgıçlar olarak bu uyarıyı dikkate alıp, oradan çıkıp dedikleri
yerden girdik. Biraz vukuatlı da olsa artık Kızıldeniz’de idik.
Gerçekten
de söylenenler çok doğruymuş. Burası deniz canlılarının her türünün bulunduğu
bambaşka bir dünya. Rengarenk balıklar hemen etrafımızı sarıp bize de “hoş
geldiniz” dediler. İlk buluşmamızda çok içten ve sıcak bir karşılama olmuştu
bizim için. O ana kadar yaşadığımız bütün olumsuzlukları unutmuştuk bile.
Saatler süren keşif şnorkelinin ardından otele döndük ve ertesi gün yapacağımız
dalış turunun organizasyonu için dalış hocamız Didem’in verdiği telefon
numarasını çevirmeye başladık.
Telefonun diğer ucundaki Mısır’lının İngilizcesi ve benim İngilizcem pek birbirine uymasa da sonunda anlaşabildik ve ertesi gün bizi otelimizden almaları konusunda mutabakata vardık. Bu arada konuşmamıza şahit olan İnanç ve Adnan da dalış için geldiklerini ve kendi arkadaşlarının da tavsiye ettiği bir dalış merkezi olduğunu söylediler. Daha sonra numaraya baktığımızda aynı numara ve merkez olduğunu görünce hep birlikte gülmeye başladık. Böylece onlarla İstanbul’da da devam edecek olan arkadaşlığımızın ilk temelleri de atılmış oluyordu. Akşam yemeğimizi otelde yedik, daha önce yediğimiz Mısır yemeklerine göre hiç de fena değildi.
Telefonun diğer ucundaki Mısır’lının İngilizcesi ve benim İngilizcem pek birbirine uymasa da sonunda anlaşabildik ve ertesi gün bizi otelimizden almaları konusunda mutabakata vardık. Bu arada konuşmamıza şahit olan İnanç ve Adnan da dalış için geldiklerini ve kendi arkadaşlarının da tavsiye ettiği bir dalış merkezi olduğunu söylediler. Daha sonra numaraya baktığımızda aynı numara ve merkez olduğunu görünce hep birlikte gülmeye başladık. Böylece onlarla İstanbul’da da devam edecek olan arkadaşlığımızın ilk temelleri de atılmış oluyordu. Akşam yemeğimizi otelde yedik, daha önce yediğimiz Mısır yemeklerine göre hiç de fena değildi.
Yemekten sonra Old Bazaar yani eski
pazara gidiyoruz. İlk girdiğimiz dükkandaki satıcı genç, Samir, bize öyle yakın
davrandı ki başka yere gitmemize gerek kalmadan tüm alışverişimizi orada
tamamladık. Samir bizi koltuklara oturtup önce çay, ardından nargile ısmarladı.
Hatta yemek bile söyleyecekti ancak biz zor tuttuk. Her tür ihtiyacımızı temin
edebileceği konusunda bize garanti de verdi. Saatlerin farkına bile varmamıştık
ama gece yarısını çoktan geçmişti. Samir’le hatıra fotoğrafı çektirip,
kendisine de göndermek üzere adresini alıyoruz.
Ertesi
gün batık dalışı yapmak için bizi yine otelimizden aldılar. İlk dalışa
başlarken deniz kaplumbağası sanki bize hoş geldin der gibi karşıladı. Dalıştan
önce batık gemideki alafranga tuvaletleri kullanabileceğimizi söylemişti
Massimo fakat ihtiyaç hissetmedik. Bu arada dev bir Napolyon balığı da o
bölgeyi kolaçan ediyordu. Öğle yemeği dünkünden çok farklı değil. İkinci
dalışımızda akıntı o kadar güzeldi ki, hiçbir çaba sarf etmeden kendimizi
akıntıya bırakarak kızıldenizin güzelliklerini seyrettik.
Akşam
Naama Bay’daki gece hayatını yaşıyoruz. Bu bölgede genelde turistler olduğu
için her şey onlara göre düzenlenmiş. Burada yaşayan Mısırlılar sadece
çalışanlar. O yüzden ilgimizi çeken çok fazla şey yok.
Son
günümüzde uçağa bineceğimiz için dalış yapmıyoruz. Ancak şnorkel yapabiliriz. Naama
Bay’e yakın, kumsalı olan bir sahilden giriyoruz. Kumluk olduğu için denizaltı
çok canlı değil fakat öğleye kadar burada oyalanıyoruz. Ardından otele yakın
mercanlarla dolu sahilde son kez kızıldenize girerek, binbir renkteki
balıklarla vedalaşıyoruz. Son akşam yemeğimizi Naama Bay’deki Safsafa
restoranttaki muhteşem deniz ürünleriyle yapıyoruz. Zeytinyağlı ahtapot salata,
ızgara karides ve balıklara doyum olmuyor. Akşam yemeğinin ardından Sharm El
Sheyk’e veda ederek mutlu anılarla evimize dönüyoruz.